BATI ASTROLOJİSİ NASIL BİR BİLGİDİR ?

Bildiğimiz gibi Batı Astrolojisi ve Hint Astrolojisi (Vedic) arasında süregelen bir çekişme, yanlış anlaşılma, birbirine karıştırılma durumu söz konusu. Ben Vedic astrolog değilim dolayısıyla bu konuda fazla bilgi veremeyeceğim, fakat Batı Astrolojisinin dayandığı bazı temel fenomenleri anlatmaya çalışacağım, bu sayede konunun anlaşılmasına bir ölçüde katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum.

Batı astrolojisi, mevsimsel zodyak, Vedic astroloji sidereal (yıldızıl) zodyak kullanır. Mevsimsel zodyak takım yıldızlarla sadece isimlerini kullanmak suretiyle bağlantılıdır oysa Vedic astroloji takımyıldızların gök kubbeye eş zamanlı izdüşümlerini esas alır. Batı astrolojisinde burçların psikolojisi ile takımyıldızların bağlantıları sembolik bir niteliktedir, değişkenlik göstermez ve tropikal döngüler ile bağlantılıdır.

Dünya’nın yörünge eğikliği ve bu eğikliğin sebep olduğu yalpalama hareketi (presesyon) nedeniyle takım yıldızlar ile tropikal zodyak arasında her 72 yılda 1 derecelik bir sapma meydana gelir. Bu sapma yaklaşık olarak 26 bin yılda telafi edilecek bir döngüdür, yani Koç Takım yıldızının 0 derecesi ile  0 derece koç noktası (vernal ekinoks, ilkbahar gün eşitliği) sadece yaklaşık 26 bin yılda bir aynı noktayı gösterir. Bu anlamda batı astrolojisi sembolizması mevsimsel ögelere dayanır. Dünya’nın Güneş çevresinde yaptığı mevsimleri oluşturan yıllık hareketine, kendi çevresinde dönerek yaptığı günlük hareketine ve Ay ile yaptığı aylık (28 günlük) hareketine bağlıdır. Yıllık hareket gerçek anlamda mevsimleri, Ay ile yaptığı hareket kadınsal döngülerin mevsimlerini (doğurganlık döngülerini), günlük hareket ise ışık döngülerinin (biyolojik saat) doğasını verir. Hepsi birlikte incelendiğinde dünya

üzerindeki canlılığın ( insanların da dahil olduğu) biyolojik zamanlamasını anlatır. Bu anlamda baktığımızda batı astrolojisi biyolojik zamanlama gerektiren tüm yaşamsal döngülerle sembolik olarak bağlantılıdır. Örnek vermek gerekirse, günlük harekete göre, öğle saati doğmuş birinin güneşinin haritasının tepe noktasında olması ve o kişinin toplum içinde görünür olmasının daha düşük yerleşimli bir Güneş’ e sahip olan diğerlerinden daha kolay olacağı açıktır. Ya da Ay döngüsüne göre bakarsak, ayın ışığı büyürken doğan birinin, küçülürken doğanlara göre daha dışa dönük, şanslı ve çocuksu olacağını söyleyebiliriz.

Batı astrolojisinin sembolizması, hayvanların üreme mevsimleri, kuşların göç mevsimleri, ayıların uyuma mevsimleri ve insanların ekim dikim hasat mevsimleri gibi döngüsel zamanlarıyla örtüşür. Mesela Boğa Burcu sembolizması, bereketlilik, maddecilik, doğurganlık, sahiplenicilik, keyif odaklılık, dokunsallık ve doğal içsel bir saate sahip olmak gibi ilkbahara atfedilebilecek özelliklerdir. Ya da Terazi Burcu’ nu ele alırsak, mevsimiyle olan bağlantısı astroloji bilmeyen biri tarafından ilk bakışta kolayca anlaşılmasa da psikolojik olarak Başak burcu semboliğinden sonra gelen ve Koç burcu semboliğine bir ölçüde dengeleyici karşıtlık yapar niteliktedir. Yani Terazi burcu Koç burcunun varolma, hayatta kalma, egoyu ifade etme dürtüsüne karşılık ilişkide olma, partnerlik becerisi geliştirme, uyum yaratma gibi psikolojik ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir. Başak burcunun işe yarama, kendini yaptığı işle var etme motivasyonundan da sonra gelir gelişimsel süreç olarak. Modern zamanlarda burçların sembolizması insanın psikolojik olgunlaşma dönemleri ile dahi örtüşür derecede gelişmiştir, psişenin ihtiyacına cevap verecek şekilde. Şöyle ki günümüzde Astroloji, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, istatistik, coğrafya, astronomi gibi bilim ve sosyal bilimleri kullanmaktadır. Insan bilgisinin ve ihtiyaçlarının gelişimiyle uyumlu olarak.

Bu anlamda dikkatli bakıldığında mevsimsel zodyağın paganizm döneminden kalan bilgilerin bir derlenip toplanması, yazıya dökülmesi, sistemlileştirilmesi, öngörü yapmak için kullanılması hali olduğu anlaşılır. Doğa dinlerinde çok dikkat çeken eş zamanlılık kavramına dayanır. Yukarıyı anlamanın aşağıyı da anlamak olduğunu söyler.  Doğa dini döneminden kalan yapılara baktığımızda ışığın hareketini ölçmenin ne kadar önemli olduğunu, ve o dönemde insanların hassasiyetle bunu yapmayı bildiklerini şaşırarak görürüz. İnsan bilgisinin doğanın döngülerini anlamak ve onunla uyumlu yaşamayı geliştirmek üzerine şekillendiğini biliyoruz. Bugün astrolojinin bir bilim olarak adlandırılamaması, hala deneysel olarak oldukça katı bir ölçekten geçirilmesinin yanında (multidisipliner yapısından ötürü daha geniş bir perspektiften bakılması gerekirken), aslında dişil bir sanat olmasından, doğanın ritmini, canlılığın ritmini sezmeyi gerektiren bir hassasiyete de ihtiyaç duymasındandır.

Bu bakış açısıyla ilerlediğimizde ekliptik dediğimiz göksel şerite izdüşen takım yıldızların sayısının 12 değil de 13 olmasının, presesyon nedeniyle burçlarla takımyıldızların aynı hizada olmamasının, ya da takımyıldızların açısal büyüklüklerinin eşit olmamasının (burçların herbiri 30 derecedir, fakat takımyıldızlar değişiklik gösterir) tropikal zodyağı etkilemeyeceği ortadadır. Bütün bunlar olurken hala Güneş aynı şekilde doğar, batar, her yıl aynı noktaya geldiğinde yaz başlar, kış başlar, en uzun günler, geceler, ekinokslar, yaşanır. Bahar geldiğine kuzular doğar, çiçekler açar ve insanlar canlanır. Astrolojinin kendimizi tanımamıza araç olduğu gibi doğayı, canlılığı, doğal döngüleri ve o döngülerle bütünlüğümüzü anlamamıza katkı sağladığı açıktır. Hepimizin en yüksek hayrına kullanabilmemiz dileğiyle, mutlu bir Şubat ayı olsun…

Ülgen KARAARSLAN

DİP ASA, MAPAİ, İSAR CAP

venussirius.com.tr

Yazıya ilham veren konuşma: