Astroloji kelimesinin kökeni Yunanca iki sözcüktür;

Astron: Yıldız
Logos: Us, us ile kavramak, usa dayanan söz, yasa, düzen, bilgi…

Astroloji yıldızlardan hüküm çıkarma sanatıdır. Gökyüzü ve yeryüzü arasındaki eşzamanlılığa dayalı bir dişil sanattır. Astroloji ye göre gezegenler, yıldızlar sistemi yönetmez fakat kendi aralarında yaptıkları açılanmalar, hareketler yeryüzündeki varoluşla senkronizedir, dolayısıyla bu hareketleri okumak, yeryüzünde olan biten ile ilgili fikir sahibi olmamızı sağlar. İnsanlığın ortak kültürününün ürettiği mitoloji , antropoloji, sosyoloji ve psikoloji bilgisi ile doğrudan kavramsal olarak eşleşen bir dili ve ruhsal gelişimi ile doğrudan örtüşen gezegensel süreçleri vardır. Örneğin 40 yaş civarı (36-44) gelen bir yetişkin ergenliğinin Astolojik açıklaması jenerasyon gezegenlerinin üçünün birden natal pozisyonlarına yaptığı eş zamanlı sert açılardır. Bu süreci kaçınılmaz şekilde dönüştürücü kılar, halk arasında buna ‘kırkından sonra azmak’ dense de aslında bu tam anlamıyla gerçek öze yaklaşmak için gerekli olan öğrenilmiş toplumsal klişelerden, psişenin bir şekilde kendisini ayrıştırma sürecidir. Burada gerekli olan kırılma ve dönüşüm enerjisini, varolan hayat düzenlerinin kırılması, bozulması veya kişinin acizlik, güçsüzlük ve etkisizlik deneyimlemesi bu gezegenlerin sembolizmalarına da uygun şekilde gerçekleşir.

Kısa Astroloji Tarihi

İnsanların, en eski zamanlardan beri doğa olaylarına anlam verme dürtüsü daima var olmuştur. Gerek merak gerekse hayret insanların gökyüzü hareketlerini inceler hatta yorumlar hale gelmesini sağlamıştır. Göksel hareketlerin tekrarı insanların olayları anlamlandırmasında oldukça etkili olmuş, hatta bu olaylar çoğunlukla uyarı-alamet olarak yorumlanmıştır. Bilinen en eski kaynaklar da – M.Ö 15.000 yıllarına ait olduğu sanılan- hayvan kemiklerine Ay’ın fazları kazınmıştır.

Astrolojinin tarihi, kişisel olarak hayatı anlamlandırmanın yanı sıra birçok dinle iç içedir. Göksel hareketler, Güneş ve Ay’ın hareketleri dinsel ritüeller içinde kullanılmıştır. Günümüzde dahi pekçok kültürde Güneş’in doğumu aydınlığı ve doğumu anlatırken, batımı ise karanlığı ve ölümü çağrıştırmaktadır.

Eski çağlarda ‘’Müneccimlik’’ olarak görülen astroloji gerçekte gelecekten haber vermez. Sadece gezegensel hareketlerin önceden hesaplanılabilirliği olasılıkları tahmin seviyesinin bir miktar üstüne çıkarır doğal olarak ve öngörü yapılabilir hale getirir. Bu öngörüsel teknikler ile bilincin seviyesine göre oldukça faydalı şekilde kullanılabilir, sonuçta zamanın enerjisine dair önemli bir tahmin gücü vardır. Evrenin-Kozmosun içinde yer alan tüm gezegenlerin, yıldızların, formuna, işleyişine göre yorumlar. Günümüze kadar birçok uygarlıkta, dönemsel, kendine has teknikler bulunmaktadır.

Enuma Anu Enlil- Ammisaduga Venüs Tabletleri

Bu tabletin Babil Kralı Ammisaduga zamanında yazılması ve büyük ölçüde Venüs’ün hareketlerine endeksli olması nedeniyle akademik literatürde ‘’Ammisaduga Venüs Tabletleri’’ olarak da geçmektedir. Tabletin özelliğin genel hatlarıyla kabul gören günümüzdeki astrolojiye en yakın en eski kaynak olması özelliğini taşımasıdır. Dolayısıyla en eski astrolojik doküman olarak karşımıza çıkar. Tablette Venüs’ün fazlarının kaydedildiği gözlemler ve deneyimlere dayanan kehanetler yer almaktadır.
Epistemolojik olarak
Anu: Göğün Tanrısı
Enlil: Yeryüzü Tanrısı bilinmektedir.
Babilliler ve Sümerlerde tüm gezegenler tanrılarla özdeşleştirilmişti. Örneğin, Venus İshtar, Jüpiter Marduk, Mars Nergal gibi. Daha sonraları bu isimler ve mitoloji farklı dillere çevirilerek sembolizmada yerini almıştır.
Mısırlılar, Hintliler, Yunanlılar ve Romalılar, Araplar, Türkler, Çinliler ve İranlılar astrolojiye büyük önem vermişlerdir. Bugün elimizdeki bilgilerin, tekniklerin hepsi bu kültürlerin el yazmalarından elde edilmiştir. Bu bilgilere bakıldığında astroloji bilgisinin geçmiş dönemlerdeki (aydınlanma çağı öncesi) tüm bilimsel bilgilerin ortak atası olduğunu görürüz. Şöyle ki, eski astronomlar, filozoflar, doktorlar, matematikçiler ortak bir astroloji bilgisine sahiptiler, neredeyse tüm bilimlerle uğraşan bilim adamları özellikle astroloji bilmek zorundaydılar. Disiplinler arası bir alan olarak astroloji bütün bu bilimlere temel olmaktaydı.
Rönesans döneminde astroloji daha da popülerleşti ve insanlar bu bilgiye daha fazla ulaşma imkanı bulamaya başladı. Daha önceleri sadece elitlerin kolaylıkla ulaşabildikleri bilgiler halk tarafından da kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başladı. Çeşitli Avrupa ülkelerinde astroloji kürsüleri kuruldu, tıp fakültesi öğrencilerine zorunlu ders olarak okutulmaya başlandı. Dönemin halkın aydınlanmasıyla ilgili etkileri de düşünüldüğünde kilise tarafından tepkiler oluşmaya başladı. 17. yüzyılda yeni bilimsel gelişmelerle güneş merkezli evren modeline geçilirken, akılcılığın yükselmesi ile astroloji bilim dışına itildi. Büyük ölçüde sosyal bilimler kategorisinde değerlendirilebilen bu bilgi, psikolojinin, sosyolojinin, antropolojinin ve bunlar gibi diğer sosyal bilimlerin aynı çatı altında (felsefe!) incelenmeye devam edildiği, sosyal bilimlerin dahi farkında olunmadığı bu süreç boyunca epeyce kan kaybetti. Daha sonraları 19. Ve 20. yy larda tekrar dirilmeye ve bazı bilim çevrelerince özellikle Amerika ve Avrupa da değer görmeye ve üstüne araştırmalar yapılmaya başlandı. Fakat ne yazık ki hala ülkemizde fal, büyü kategorisinde değerlendirilmekte ve eğitim kalitesi olarak belli bir standarda ulaşmak için öncelikle olması gereken kabulü görmemektedir.

Astroloji yeryüzünün dili ile gökyüzünün dili arasındaki benzerliği görmemizi sağlar. Kozmosun bilgisini aktaran astroloji genel anlamda burçlar, gezegenler, evler, gezegenlerin birbirleriyle yaptığı açılar gibi algılansa da bütün bunların hayatımızla nasıl bir eşzamanlılıkla yansıdığını araştırır.
Gökyüzü ve göksel tüm olaylar mitolojide de olayları başlatıcı ve bitirici etkilere sahiptir. Yunan, Çin, Kelt, Maya, Mısır gibi en eski uygarlıklarda astroloji önemli bir yere sahiptir Eski çağlardan günümüze kadar taşınan kaynaklardan aldığı bilgi ile değişen ve dönüşen, birçok ekolle kadim bir bilgelik olarak karşımıza çıkar Astroloji.
Güneş, Ay, gezegenler ve Dünya’daki hayat arasında matematik temelli etkileşimi inceler. Bu da Astrolojiyi gözlem ve yoruma dayalı yapmaktadır. Astrolojik gözlem ve yorum, Batı Astrolojisinde tropikal zodyağı esas alır. Tropikal zodyak adı üstünde Dünya’nın Güneş çevresindeki dönüşüne yani mevsimlere göre şekillenir. Bu durumda yeryüzündeki yaşamın, canlılığın döngüsel işleyişi çok önem kazanıyor astrolojideki mevcut mantığın şekillenmesinde. Mesela, her zaman son kış ayı Şubat ta, havaların ısınmaya başlamasıyla eş zamanlı olarak cemreler düşer. Bu değişken burçların özelliğidir, bir mevsimin başlangıcında her zaman bir öncü burç vardır, mevsimin karakteristiğinin en ham halidir ve enerjiyi başlatan bir etkidedir. Daha sonra sabit nitelikte olan burç gelir burada kova burcudur, soğuğun en fazla hissedildiği evresini gösterir kışın. Son olarak da balık burcunda bozunmaya başlar enerji, soğuklar bitmeye başlar . Koç burcu ise ilkbaharı başlatır, canlılık başlar, boğa burcunda zirve yapar ve ikizlerde bozunur yeni bir mevsimin başlamasına olanak sağlar. Ve bu döngü diğer mevsimler ve yıllar boyunca bu şekilde devam eder. Astrolojinin gözleme dayalı mantığı astronomik, matematiksel verilerle bu şekilde desteklenerek korunur ve gelişir.

ASTROPSİKOLOJİ

Astro-psikoloji astrolojinin bir alt terimi olarak çıkar karşımıza. Astrolojik olarak danışanın kendi kişisel miti hakkında bilgilenerek, kişisel evrimine bilinçli olarak katkı sağlamayı amaç edinir. Kişinin kendini ve dahi kendi çevresini anlamak, yorumlamak için önemli bir alandır. Öncüleri; Alan Leo, Marc Edmund ve Dane Rudhyar’dır.

Astro-Psikoloji birey merkezli gezegensel döngülere ve natal haritadaki gezegenlerin psikolojik ilişkilerine önem verir.

Astro-psikolojinin insana dair pragmatik-faydacı (öngörüye dayalı) bir yaklaşımı yoktur. Tam tersine psişenin özüne, bu özü yaratan dışsal faktörlere saygı duyar ve kendini tezahür ettirmesini sağlayan yanını önemser. Ana odağı psişe olmasına rağmen dışsal olaylarla da ilgilenir çünkü olaylar kişisel evrimi hızlandıran bir öneme sahiptir. Yani aslında kişinin başına ne geleceğinden çok bu tecrübeyle en fazla nasıl psikolojik büyüme deneyimlenebilir bununla ilgilenir. Haritadaki her bir göstergenin klasik astroloji bakımından kalitesinden çok bireysel entegrasyon seviyesine değer verir. Bu sayede kişisel evrimleşme düzeyine katkı sunmayı amaçlar. Kişisel evrimle anlatılmak istenen ise danışanın hayatında yaşanılanlara karşı bakış açısı ve kişinin kendi hayat ediminde araç olarak var olan iş, aşk, sağlık, ilişkiler gibi durumlar

• Astroloji, psikolog için önemlidir çünkü içinde, yansıtıldığını söylediğimiz bir çeşit psikolojik deneyim barındırır. Bundan kastım, psikolojik gerçekleri, burçlar içerisinde bulmakta olduğumuzdur. Bu, ilk başta, psikolojik faktörlerin yıldızlardan kaynaklandığı intibasını doğuruyorsa da, asıl olan, bu faktörler ile yıldızlar arasında bir eşzamanlılık olduğudur. Bunun, insan zihniyle ilgili çalışmalara ışık tutan önemli bir gerçek olduğuna inanıyorum (…) – C.G. Jung, Prof. B.V. Raman’a yazdığı 1947 tarihli mektubundan.

Psikoloji ve Astroloji (Astro-psikoloji ) kavramından bahsederken C.G. Jung’tan bahsetmek durumundayız. İsviçreli psikiyatr Analitik Psikolojinin kurucusudur. Psikolojik analizlerinde astrolojiden- kimi zaman analizlerde hastalarının horoskoplarından da yararlanan bir bilim adamıdır.
Kolektif bilinçdışında yerleşmiş olan ‘arketipler (genotip)’ fikri Platon’un varolan bütün objeler için bir şablon sağlayan evrensel ‘idealar’ fikrine benzer. Bu açıdan bakıldığında, Jung zodyak burçlarını, Yaşlı Adam Satürn ve Genç Kadın Venüs gibi, on iki ‘arketipik imge’ ya da ko¬lektif bilinçdışının görünmeleri olarak görüyordu. Bu hiç kuşkusuz astrolojik sembolizmin imgelemi esinleme gücünü açıklamaktadır.

.